Türkiye’de aile hekimliği sistemine 1 Ocak 2021’de dahil edilen Hastalık Yönetim Platformu (HYP), kronik hastalıkların takibi ve yönetimini kolaylaştırmak amacıyla tasarlandı. Hipertansiyon, diyabet, obezite, kalp-damar hastalıkları, kanser taramaları ve yaşlı izlemi gibi alanlarda standart bir takip sistemi hedeflendi. Böylece erken teşhis ve düzenli takip yoluyla toplumun yaşam kalitesinin artırılması amaçlandı.
Teoride oldukça değerli görünen bu sistem, pratikte ciddi sorunlar yaratıyor. 1 Temmuz 2021’den itibaren tüm aile sağlığı merkezlerinde uygulanmaya başlanan HYP, hekimleri ve hemşireleri yoğun bir bürokratik yükle karşı karşıya bıraktı. Bir hasta için 30-45 dakika sürebilen veri girişleri, ortalama 2500-3500 nüfusa hizmet veren birimlerde adeta ikinci bir tam zamanlı iş yükü oluşturdu. Randevu sisteminin olmayışı, hasta akışının düzensizliği ve teknik sorunlar, hem sağlık çalışanlarının motivasyonunu hem de hasta bakım kalitesini olumsuz etkiliyor.
HYP yalnızca iş yüküyle değil, performans baskısıyla da eleştiriliyor. 30 Haziran 2021’de yayımlanan Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği ile platform, hekim ve hemşirelerin gelirlerine doğrudan bağlandı. Hastaların yönlendirildikleri diyetisyen, fizyoterapist ya da kanser taraması gibi süreçleri tamamlamaması, sağlık çalışanlarının maaşlarından %10-20 arasında kesintiye yol açabiliyor. Yani hekimin tüm kriterleri yerine getirmesi bile hastanın uyum göstermemesi halinde cezaya engel olmuyor.
Dahası, sistem çelişkilerle dolu: HYP bir yandan hastaların uzmanlara sevkini zorunlu kılıyor, diğer yandan fazla sevk yapan hekimlerin gelirinden kesinti yapıyor. Bu durum sağlık çalışanları ile hastaları karşı karşıya getiriyor, memnuniyetin azalmasına sebep oluyor.
Sağlık Bakanlığı, HYP’nin kronik hastalıkların erken teşhisinde faydalı olduğunu savunuyor. Bakanlık verilerine göre 27 günde 8 milyon izlem yapıldığı, hekim maaşlarında da ortalama 30 bin TL artış olduğu iddia ediliyor. Ancak sahadaki hekimler ve hemşireler bu açıklamaların gerçeği yansıtmadığını, sorunların görmezden gelindiğini belirtiyor. 2025’te yapılan düzenlemeler de beklentileri karşılamış değil.
Çözüm Önerileri
- Hekim başına düşen hasta sayısı 1500–2000’e çekilmeli.
- Uygulamaya geçmeden önce eğitim ve adaptasyon süreci uzatılmalı.
- AHBS ile tam entegrasyon sağlanarak teknik sorunlar giderilmeli.
- Performans kriterleri hasta uyumuna bağlanmamalı, maaş kesintileri kaldırılmalı.
- Sendikalar ve sivil toplum kuruluşları sürece dahil edilmeli.
Sonuç olarak; hekimler ve hemşireler iş yükünden kaçmıyor, aksine daha nitelikli sağlık hizmeti sunmak için çaba gösteriyor. Ancak her adımda maaş kesintisi tehdidiyle karşılaşmaları onları değersiz hissettiriyor, moralini bozuyor ve tükenmişliği artırıyor.
Bugün aile hekimliği sistemi, sağlık çalışanlarının ifadesiyle adeta “mayınlı tarla” haline gelmiş durumda. Ne yapsanız eksik, ne yapmasanız sorun. Bu tablo, hem çalışanların emeğine hem de toplumun sağlık hakkına gölge düşürüyor.
Selam ve saygılarımla…